Steril Çocuk Buğlem
Buğlem ne demek bilmiyorum. Çok anlamlı ve pozitif bir
karşılığı olduğuna eminim. Hakkında bildiğim tek şey sekiz yaşında ve üst
katımızda oturuyor oluşu.
Bazı sabahlar annesi tarafından çekiştirilerek okul servisine bindirildiğini görüyorum. Bazı akşamlar da dedesiyle parktan dönerken. Günaydın ve iyi akşamlar dileklerini hiç eksik etmeyen, disipli bir çocuktu.
Geçen sabah annesi Buğlem’i bir kaç saatlik bırakıp bırakamayacağını sormak için kapıyı çaldı.
Ben bakımı zor her şeyin eşte dosta olması gerektiğine inanan bir insanım. Mesela tekne, mesela yavru kedi, mesela Buğlem. Hayatta bir çok şeyin de uzaktan sevilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela hamster, mesela Nutella, mesela Buğlem.
Tabii bunu, sizden kırk yılın başı bir iyilik isteyen komşunuza anlatamazsınız. Sosyal ilişkileri durduk yere bozmanın manası olmadığını düşündüğümden yüzümde Mona Lisa gülümsemesiyle “ Tabii tabii” dedim.
Bazı sabahlar annesi tarafından çekiştirilerek okul servisine bindirildiğini görüyorum. Bazı akşamlar da dedesiyle parktan dönerken. Günaydın ve iyi akşamlar dileklerini hiç eksik etmeyen, disipli bir çocuktu.
Geçen sabah annesi Buğlem’i bir kaç saatlik bırakıp bırakamayacağını sormak için kapıyı çaldı.
Ben bakımı zor her şeyin eşte dosta olması gerektiğine inanan bir insanım. Mesela tekne, mesela yavru kedi, mesela Buğlem. Hayatta bir çok şeyin de uzaktan sevilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela hamster, mesela Nutella, mesela Buğlem.
Tabii bunu, sizden kırk yılın başı bir iyilik isteyen komşunuza anlatamazsınız. Sosyal ilişkileri durduk yere bozmanın manası olmadığını düşündüğümden yüzümde Mona Lisa gülümsemesiyle “ Tabii tabii” dedim.
Ve Buğlem geldi. Daha doğrusu ve koca bir çanta yanına
Buğlem’i de alıp geldi diyelim. Üşürse hırka, terlerse atlet, midesi bulanırsa
ilaç, uykusu gelirse pijama, burnu tıkanırsa bilmem ne diye bir sürü şeyin
kullanma talimatını dinledim.
“ Anlamadığın bir şey olursa, sor ” dedi Buğlem.
Anlamadığım şey annesiydi. Neden bir kaç saat içinde bu
kadar şeye ihtiyaç duyabileceğimizi düşünüyordu. Bunu ona soramazdım tabii.
“ Burun şeysini anlamadım. O yüzden annen gelene kadar
burnunu tıkamamaya çalış olur mu Buğlemciğim ” dedim.
“ Ahh normalde tıkanmaz ama malum toza alerjim var. O yüzden getirdim. Annem, herkesin evi bizim gibi değil kızım. Biliyorsun tozlu ortamda nasıl tıkanıveriyor burnun dedi."
Eve çaktırmadan bir göz attım. O kadarcık tozun burun tıkamasına ihtimal vermedim.
“ Ahh normalde tıkanmaz ama malum toza alerjim var. O yüzden getirdim. Annem, herkesin evi bizim gibi değil kızım. Biliyorsun tozlu ortamda nasıl tıkanıveriyor burnun dedi."
Eve çaktırmadan bir göz attım. O kadarcık tozun burun tıkamasına ihtimal vermedim.
“ Lavabonuz sterilse, kullanabilir miyim?” dedi.
Sekiz yaşında bana steril kelimesini cümle içinde kullan deseniz, legolarımla
kovalardım sizi.
“ İnsan vücudu belli oranda mikrobu kaldırabilir
Buğlemciğim. O kadar da korkmana gerek yok” dedim kendime kahve hazırlarken.
O portakal suyu ikramımı fresh olmadığı gerekçesiyle reddetmişti ama bana da eşlik etmek isterdi doğrusu. Öyleyse bir bardak ılık su rica edebilir miydi?
O portakal suyu ikramımı fresh olmadığı gerekçesiyle reddetmişti ama bana da eşlik etmek isterdi doğrusu. Öyleyse bir bardak ılık su rica edebilir miydi?
Uzunca bir süre ne kadar alerjik bir bünyesi olduğundan ve
geçen bahar nasıl nefes alamadığından bahsetti. Konuşurken ellerini şakaklarına
koyarak, gözlerini deviriyor ve “ O spreyleri kullanmazsam, başağrısı yapıyor”
gibi cümleler kuruyordu.
Gerçekten sıkılmıştım.
Gerçekten sıkılmıştım.
“Okul nasıl gidiyor” sorum bile bir şekilde hastalıklara,
mikroplara, burun spreyine bağlanıyordu. Okuldaki ortamı steril bulmuyordu,
bazı çocukların yağlı ellerini saçlarına sürmesi, öksürürken peçete kullanmaması ve
tuvaletten çıkınca ellerini yıkamaması gibi bir sürü mikrobik durumdan
şikayetçiydi.
Sanki karşımda yetmiş yaşında bir teyze varmış gibi hissediyordum.
Sanki karşımda yetmiş yaşında bir teyze varmış gibi hissediyordum.
“ Televizyon izlemek ister misin Buğlem”
“ Maalesef izleyemem, dinlendirici gözlüğüm yanımda değil.”
İçimden, yarım saat gözlüksüz çizgi film izleyince kör
olacağını mı zannediyorsun diye demek gelse de en anlayışlı surat ifademi
takınıp, “Çok haklısın” dedim.
Altmış yaşından küçük kimsenin ilgisini çekmeyecek tıbbi
vakalar anlatıp duran bu çocukla anlaşmama imkan yoktu.
Evet, belki ben anlaşamıyor olabilirdim ama babannem..
Babannem, seksenli yaşlarının en bel ağrılı çağlarını yaşayan, tıp dünyasındaki gelişmeleri ilgiyle takip eden, favori ilaç listesi olan tam bir eczane aşığıydı. Buğlem’in alerjik reaksiyonlarını keyifle dinleyeceğinden şüphem yoktu.
Evet, belki ben anlaşamıyor olabilirdim ama babannem..
Babannem, seksenli yaşlarının en bel ağrılı çağlarını yaşayan, tıp dünyasındaki gelişmeleri ilgiyle takip eden, favori ilaç listesi olan tam bir eczane aşığıydı. Buğlem’in alerjik reaksiyonlarını keyifle dinleyeceğinden şüphem yoktu.
Beklediğim gibi de oldu. Bel ağrılarından, gripten
korunmanın yollarına kadar oldukça medikal bir sohbet gerçekleştirdiler. Buğlem
zaman zaman sıkılıp, oyuncaklarına hasretle baksa da hijyen konusunda onu
destekleyen birini bana tercih ettiği belliydi.
Babannemin “Kızım sen nasıl yaşıyorsun bu toz toprağın içinde. Bak ufacık çocuk bile görüyor, ayy şuraların haline bak” sitemiyle kafamı gösterdiği yöne çevirdim.
İnsan o tepkiye karşılık, kovboy filmlerindeki gibi yerde yuvarlanan tozlar bekliyor.
O esnada Buğlem lafa girdi. “Ablacığım bir de hatırlatmak istiyorum ki, sanırım Domestos bitmiş. Çünkü banyoda göremedim de ehihihi”
Sanki belediye evime biri sekiz, diğeri seksen küsür yaşında olan teftiş ekibini göndermişti.
“Tozlar muz kabuğunda geldi yemin ederim bak” diye kendimi savunmamı bekliyorlarmış gibi yüzüme bakıyorlardı.
Kendi ruh sağlığım için onları biraz başbaşa bırakmaya karar verdim.
Babannemin “Kızım sen nasıl yaşıyorsun bu toz toprağın içinde. Bak ufacık çocuk bile görüyor, ayy şuraların haline bak” sitemiyle kafamı gösterdiği yöne çevirdim.
İnsan o tepkiye karşılık, kovboy filmlerindeki gibi yerde yuvarlanan tozlar bekliyor.
O esnada Buğlem lafa girdi. “Ablacığım bir de hatırlatmak istiyorum ki, sanırım Domestos bitmiş. Çünkü banyoda göremedim de ehihihi”
Sanki belediye evime biri sekiz, diğeri seksen küsür yaşında olan teftiş ekibini göndermişti.
“Tozlar muz kabuğunda geldi yemin ederim bak” diye kendimi savunmamı bekliyorlarmış gibi yüzüme bakıyorlardı.
Kendi ruh sağlığım için onları biraz başbaşa bırakmaya karar verdim.
Geri döndüğümde, Buğlem’i babannemle birlikte televizyon
izlerken buldum. Ekranda bazı garip isimli otlardan ve onların faydalarından
bahseden bir doktoru pür dikkat izliyorlardı.
Fırsatını bulmuş gibi atladım.
“Buğlemciğim, gözlüğün yok tatlım. İzleme istersen” içten içe sırıtıyordum.
Yüzüne beş kat büyük gelen gözlüklerle bana döndü ve “Ahh sağolsun babanne dinlendirici gözlüklerini verdi bana.”
Gerçekten şaşırmıştım.
Ufacık bir çocuğun bile benden daha prensip sahibi olmasına şaşırmıştım.
Fırsatını bulmuş gibi atladım.
“Buğlemciğim, gözlüğün yok tatlım. İzleme istersen” içten içe sırıtıyordum.
Yüzüne beş kat büyük gelen gözlüklerle bana döndü ve “Ahh sağolsun babanne dinlendirici gözlüklerini verdi bana.”
Gerçekten şaşırmıştım.
Ufacık bir çocuğun bile benden daha prensip sahibi olmasına şaşırmıştım.
Eminim ki ileride benim gibi
olmayacaktı. İradeli, ne istediğini bilen, sağlıklı beslenen, günde yalnızca
bir fincan kahve içen, çavdar ekmeği tüketen, en güzeli de “asla” demeyi bilen
bir kadın olacaktı.
Ben akıllanmazdım ama en azından hijyen konusunda Buğlem’i
örnek alacağıma yemin ederek salondan çıktım. Arkamdan bağırdı.
“Nereye gidiyorsun?”
“Domestos alıp, geleceğim..”
“Nereye gidiyorsun?”
“Domestos alıp, geleceğim..”
Vallahi billahi Buğlemi hasta sandım.. Ama asıl hasta onun "obsesive c" hastası annesiymiş. Ağzım açık okudum ya... 😨😨😨
YanıtlaSilÇok acayip annelere denk geliyorum son zamanlarda :)
YanıtlaSil