1 Haziran 2018 Cuma

Çok Konuşuyorsunuz


Yastığa başını koyunca uğultular oluşan insanların dönemi.
Uyumadan önce hayal kuramayan, gün içindeyse tek hayali uyumak olan insanların. 

Uğur mesela; tutturabildiği tek bölüm olduğu için çevre mühendisliği okumuş. Esenyurt Belediyesinde sabah 9 akşam 6 çalışıyor. Aslında müzisyen olmak istiyordu. Mesela, Haluk Levent'in bütün şarkılarını hiç bir akoru atlamadan çalabiliyor. 
''Hayat nasıl'' diye sorarsanız, '' Kafam rahat valla kardeşim, haftasonu dedin mi cumadan kaçıyorum'' diyor.
Kaçtığı yer her ne kadar Kumburgaz'daki dededen kalma apartman dairesi olsa da, o mutlu. 
90'ların sahil modasını günümüze taşıyan tek insan. Onu, yaz bitiminde omuzlarına pelerin gibi attığı ince kazağından tanıyabilirsiniz. 
Hayali olan mesleği yapamıyor olsa da, geçen gün iş yerinde mutsuz olan bir arkadaşına '' Sevdiğin işi yapacan aga. Hayat kısa, sevmediğin iş yapılmaz. Risk alacan riiiiiiiisk!'' gibi akıllar verirken görüldü.

Ya da Serap. Kendini bildi bileli evlenip, yuva kurmak isteyenlerdendi. 18 yaşında, staj için girdiği iş yerindeki maaşıyla kendine çeyiz takımı almıştı. Geçen yıl yazlık alınca, oraya götürdü. İki kızı, bir oğlu dışında bir de instagram'ı var. En büyük zevki stalk. Takip ettiği her ünlünün fotoğrafının altına '' Bu saç rengi nedir acabaa???'', '' Yeni bölüm ne zaman??'', '' Üzerinizdeki nerdenn??'' yazsa da henüz cevap aldığı olmadı. Geçen gün ''aaiiyy gördün mü Demet Akalın'ın son fotoğrafını'' diyen bir arkadaşına '' Sanane milletin hayatından. Ne zevk alıyorsun bütün gün bunları takip etmekten. Buna vakit ayıracağına, şu perdeleri yıka. Sapsarı olmuş vallahi!'' derken görüldü.

Aslı da öyle.. Çalıştığı reklam ajansına girebilmek için araya kimleri kimleri soktu. Pazar kahvaltısında masaya gelen hesabı ödeyebilmek için haftaiçi ne kadar manyak varsa hepsini idare etmesi gerekiyor. Haftanın üç günü parasını ödediği o spor salonuna gitmiyor, öğle aralarında soya sütlü lattesini içiyor, inanmazsın ama chia tohumuna bayılıyor, iş çıkışları mutlaka katılması gereken bir event oluyor ve muhattap olduğu her kadına “saçların şahane olmuş” “ayakkabılarına bayıldım” filan diyor. Sanırım, sosyal ilişkiler böyle yürüyor.
Bu yaz gittiği bir haftalık tatil dönüşü “İstanbul’dan uzak olmuyor valla. Alışmışız tabii insan özlüyor” derken görülse de, bir pazartesi sabahı fikrini sorsanız “Tek hayalim Ege’ye yerleşmek. Böyle bahçeli bir ev filan..” diyor. 

Murat desen iyi düşün iyi olsun felsefesini benimsemişçesine umutlu. “Kanatlı hayvan yetiştiriciliği, geleceğin mesleği” diyor. 
Lisede çok sevdiği basketbolun karın doyurmayacağına kanaat getirdikten sonra seçmiş bu bölümü. 
“Abi şu okul bitsin bak gör sen ne paralar var bu işte. Hiç olmadı dedemin o arazi var ya oraya koyarım bi kümes al sana mis gibi iş. Di mi lan” diye düşünüyor.
Bazı akşamlar, aynada öğrenci kredisinden aldığı paralar sayesinde yaptığı bira göbeğine bakarken aklına geliyor basketbol oynadığı günler.. Kendi kendine mırıldanıyor.. “Şu okul bi bitsin, çok değerlenecek bu iş çoook”

Ben mi ?
Ben, hepsini dinliyorum. 
Ama, ne bileyim..
Sanki.
Çok konuşuyorsunuz, hepsi boşa gidiyor.

1 yorum:

  1. Evet bazen fazla konuştuğumuzu ben de fark ediyorum. Bazen o kadar açıklama yapmak zorunda kalıyorum ki, akşam yattığımda beynimde uğultular oluyor.

    Bu arada blogunu yeni keşfettim ve takibe başladım seni de bana beklerim.

    birsenle.com

    YanıtlaSil